MELTEM GÜNEŞ / Ankara – Gizligider, “İklim Değişikliğinin Su Kaynaklarına Etkisi” çalışmalarında 2030, 2050, 2070 ve 2100 yıllarını kapsayan dönemler için iklim projeksiyonlarını elde ederek, havzalarda gelecek dönemde yüzey ve yer altı sularında ne gibi değişikliler olacağını tespit ettiklerini belirtti. Gizligider, “Yapılan bilimsel modelleme çalışmalarına göre su kaynaklarımızın 2100 yılına kadar yaklaşık yüzde 25 oranında azalabileceği tahmin ediliyor” dedi.
Türkiye’nin su stresi altında olduğunu anımsatan Gizligider, “2030 yılıyla birlikte bazı havzalarımızın su bütçelerinde su açığı oluşabileceği yapılan su-nüfus projeksiyonu ile ortaya konuldu. Su kıtlığının ekosistem ve ekonomiye vereceği zararın önüne geçilebilmesi için sadece tarımda değil tüm mekânsal planlamaların suya göre yapılması elzem” ifadelerini kullandı. Gizligider, Emine Erdoğan’ın himayelerinde başlatılan “Su Verimliliği Seferberliği” kapsamında; gri su, yağmur suyu, arıtılmış atık su gibi alternatif su kaynaklarının yaygınlaştırılması, tarımsal sulamada modern yöntemlerinin yaygınlaştırılması ve endüstriyel su verimliliğinin sağlanması için çalıştıklarını aktardı.
Tarihten gelen çözüm
Su sarnıcı yapılarının günümüzde dünyanın önemli şehirlerinde modernize edilerek kent sellerine karşı kullanıldığına işaret eden Gizligider, “Yağmur suyunun yer altında depolanması ile kuraklıkların etkilerinin asgari düzeye indirilmesini hedefliyoruz. Su verimli kentleri oluşturmalıyız” dedi. Gizligider, kuraklık yönetim planları kapsamında belirlenen tedbirlerin tüm havzalarda uygulanmasıyla yılda yaklaşık 11 milyar metreküp su tasarrufu sağlanabileceğini ifade ederek, “Bu miktarın İstanbul’un 9, Ankara’nın 23 yıllık su ihtiyacına eşit olduğunu” vurguladı.
Gizligider, orta yaş üzeri vatandaşlar ile erken yaşlarda iklim değişikliği ve suyun önemine ilişkin eğitim alan çocukların su konusunda daha bilinçli olduğunu aktardı.