Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu yıl Antalya’da 3’üncüsü düzenlenen Antalya Diplomasi Forumu (ADF) 2024’ün açılışına katıldı. 147 ülkeden hükümet ve devlet başkanları, çok sayıda bakan ve üst düzey ismin bulunduğu ADF’nin açılış programı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın konuşmalarıyla başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında turizmin başkenti Antalya’nın, ADF ile birlikte küresel diplomasinin kalbinin attığı merkezlerden biri haline geldiğini söyledi.
“21’İNCİ YÜZYIL BUHRANLAR ÇAĞINA DÖNÜŞMEKTE”
Forumun bu yılki ‘Krizler Döneminde Diplomasiyi Öne Çıkarmak’ olarak belirlenen temasının, küresel siyasetin kaotik durumuna göz atıldığında ne kadar isabetli seçildiğinin anlaşılacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
* “İnsanlık olarak gerçekten sancılı, sıkıntılı ve krizlerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Sadece dış politikada değil, üretim, iletişim, yönetim, sanat, ticaret ve teknoloji gibi pek çok alanda ezberler bozuluyor. Gönül ister ki bu değişim, insanlığın güncel sorunlarına çözüm getirsin. Açlığa, yoksulluğa, geri kalmışlığa çare olsun. Maalesef bu konuda ümitvar konuşamıyoruz. Ülkeler arasındaki gelir adaletsizliği katlanarak artıyor. Savaşlar, eskisinden çok daha kanlı ve yıkıcı geçiyor. Sömürgecilik, yeni yöntemlerle ne yazık ki devam ettiriliyor.
* Kültürel ırkçılık, İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı dünyanın birçok bölgesinde toplum içinde veba salgını gibi yayılıyor. Karşı karşıya olduğumuz gerçeklik şudur; refah, huzur, barış ve özgürlük asrı olmasını umduğumuz 21’inci yüzyıl beklentilerin tam aksine giderek bir buhranlar çağına dönüşmektedir. Herkesin diline pelesenk ettiği kural temelli uluslararası düzen, anlamını ve ağırlığını kaybetmekte, bir slogandan öteye geçememektedir.”
“TERÖR TEHDİDİYLE 40 YILDIR MÜCADELE EDİYORUZ”
Türkiye’nin coğrafi konumu, beşeri ve kültürel bağları, beynelmilel ilişkileri itibarıyla krizlerden en çok etkilenen ülkelerden biri olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları belirtti:
* “İnsanlığın gündemini meşgul eden çatışmaların, gerilimlerin, savaşların, risklerin kahir ekseriyeti bizim yakın coğrafyamızda yaşandı. Örneğin pek çok ülkenin son 5-10 yılda yüzleştiği terör tehdidiyle biz tam 40 yıldır mücadele ediyoruz. DEAŞ’la sahada göğüs göğüse mücadele edip, bu örgütü bozguna uğratan yegane NATO müttefikiyiz. Yükselen İslam düşmanlığının hedef aldığı toplum kesimlerinin başında bizim yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız geliyor.
* Son dönemde protesto eylemi kılıfı altında Avrupa’da mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’e yönelik yapılan menfur saldırıların çoğu Türk büyükelçiliklerinin önünde gerçekleşti. Türkiye ve Avrupalı Türkler bu süreçte özellikle provoke edilmek istendi. Düzensiz göç meselesinde 12 yıldır zaten ciddi baskı altındayız. Çatışmalardan ve terör örgütlerinin baskılarından kaçan yaklaşık 4 milyon sığınmacıya ev sahipliği yapıyoruz.”
“GERÇEKLERİ DİLLENDİRMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
İnsanlığın yüzleştiği bir diğer önemli sorun olan iklim değişikliği konusunda da durumun farklı olmadığını kaydeden Erdoğan, şunları belirtti:
* “Akdeniz çanağında olmamız hasebiyle, iklim değişikliğinin menfi etkilerine her geçen yıl daha fazla maruz kalıyoruz. Bu listeyi daha da uzatmak mümkündür. Türkiye’nin hiçbir hadiseyi uzaktan seyretmek veya görmezden gelme lüksü yoktur. Sorumluluk sahibi bir ülke olarak doğru bildiklerimizi cesaretle söylemek hem kendi insanımıza hem de tüm insanlığa karşı görevimizdir. Hakikati konuşanların seslerinin kısıldığı günümüzde böyle bir misyonun zorluklarının şüphesiz farkındayız. Ama buna rağmen acı da olsa birileri için rahatsız edici de olsa gerçekleri dillendirmeye devam edeceğiz. Forum boyunca ortaya konacak fikirlerin bizlere bu mücadelemizde katkı sunacağına inanıyorum.”
“MİLLİ GELİR 5 KAT ARTIŞLA 1 TRİLYON 119 MİLYAR DOLARA YÜKSELDİ”
İçeride güçlü olmadan, dışarıda güçlü olunamayacağını, sahada varlık göstermeden masada kazanım elde edilemeyeceğini de çok iyi bildiklerini söyleyen Erdoğan, şöyle konuştu:
* “Nitekim bu hakikatleri göz önüne alarak son 21 yılda ekonomiden ticarete, savunmadan ihracata, her alanda büyük atılımlar gerçekleştirdik. Diklenmeden dik durabilmek için, milli onurumuzu, bekamızı, milletimizin hak ve hukukunu koruyabilmek için her türlü adımı attık. Ekonomide ülkemizi yılda ortalama yüzde 5,5 oranında büyüttük. Milli gelirimizi 238 milyar dolardan tam beş kat artışla 1 trilyon 119 milyar dolara yükselttik.
* Ülkemizi satın alma paritesine göre milli gelir sıralamasında dünyada 11’inci sıraya çıkardık. İhracatı 35 milyar dolardan 256 milyar dolara, turizm gelirlerimizi 13 milyar dolardan yaklaşık 54,5 milyar dolara getirdik. En stratejik alanlardan biri olan savunma sanayinde yerli ve milli üretimin payını yüzde 20’lerden bugünkü yüzde 80’ler seviyesine ulaştırdık. Silahlı, silahsız insansız hava araçları teknolojisinde Türkiye’nin yazdığı başarı hikayesi herkesin malumudur. Geçtiğimiz hafta beşinci nesil savaş uçağımız Kaan’ın da ilk uçuşunu başarıyla yapmasıyla artık bu alanda farklı bir lige yükseldik.”
“ULUSLARARASI DÜZENİN İFLAS BAYRAĞINI ASIL ÇEKTİĞİ YER GAZZE”
Bugün Türkiye’nin hem Batı’ya hem Doğu’ya ‘kazan kazan’ temelinde ilişkiler kurabilen bir ülke olduğunu dile getiren Erdoğan, Suriye, Yemen, Libya ve son olarak Ukrayna’daki çatışmaların mevcut küresel sistemin işlevini tamamen kaybettiğini gösterdiğini söyledi. Türkiye’nin gönül coğrafyasında patlak veren bu krizlerde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası kurum ve kuruluşların kanı, gözyaşını ve yıkımı durduracak adımları atamadığını vurgulayan Erdoğan, “Üçüncü yılına giren Ukrayna krizinde Antalya’daki buluşmayla başlayan, İstanbul süreciyle bir üst seviyeye çıkan barış umutları maalesef gerekli destek verilmediği için akim kalmıştır. On binlerce insanın hayatını kurtaracak, yaşanan acının yıkımının önüne geçecek tarihi bir fırsat heba edildi. Daha doğrusu sabote edildi. Ancak kural temelli uluslararası düzenin iflas bayrağını asıl çektiği yer Gazze olmuştur. 7 Ekim’den bu yana Gazze’de yaşanan barbarlığı ve katliamları hepimiz içimiz kanayarak takip ediyoruz” dedi.
“GAZZE’DE YAŞANANLAR SOYKIRIMDIR”
İsrail’in sivil yerleşim yerlerini hedef alan kasıtlı saldırıları sonucunda bugüne kadar çoğu çocuk ve kadın 30 bin Gazzeliyi şehit ettiğini söyleyen Erdoğan, şöyle konuştu:
* “70 binden fazla Filistinli yaralandı ve yaklaşık 2 milyon insan evlerinden göçe zorlandı. Burada bir hususu çok açık ve net ifade etmek isterim, Gazze’de sadece çocuklar, kadınlar ve siviller canice katledilmiyor. Aynı zamanda milyarlarca insanın uluslararası sisteme, adalete ve hukuka dair inancı yok edildi. Söz konusu İsrail olunca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, görevi küresel barışı temin olan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin, Avrupa Birliği’nin sürekli hak ve hukuktan bahseden kurumlarının tarafsızlıktan dem vuran uluslararası basın yayın organlarının, hasılı yıllardır bize örnek gösterilen güvenmemiz, itibar etmemiz gerektiği söylenen yapıların ne kadar aciz ve işlevsiz olduğunu hep birlikte gördük. Gazze’de yaşananlar kesinlikle bir savaş değil, bir soykırımı içindir. Çünkü savaşın bile uyulması gereken bir ahlakı, adabı ve hukuku vardır. Ana kucağındaki yavruları açlığa ve susuzluğa mahkum eden, hastaneleri, kiliseleri, camileri, okulları, üniversiteleri, mülteci kamplarını, ambulansları bombalayan, dün olduğu gibi gıda yardımı almak için sırada bekleyen sivilleri kalleşçe, onursuzca hedef alan bir barbarlıktan bahsediyoruz.”
BATILI ÜLKELERE ELEŞTİRİ
Ailesiyle güvenli bir yer ararken, araçları İsrail güçleri tarafından vurulan ve tüm ailesini kaybeden 6 yaşındaki bir çocuğun trafik hikayesinin trajik bir hikayeye dönüştüğünü dile getiren Erdoğan, şunları belirtti:
* “Aslında Gazze’de öldürülen 15 bine yakın masum çocuğun da hikayesidir. ‘İnsanlık olarak beni almaya gelecek misiniz, korkuyorum’ diyen 6 yaşındaki bir kız çocuğunun hayatını 12 gün boyunca kurtarmayı başaramadık. Maalesef kimse birlikte diğer Gazzeli çocuklara karşı sorumluluklarımızı da tam manasıyla yerine getiremedik. Türkiye olarak saldırıların ilk gününden itibaren ortaya koyduğumuz çabalara, bölgeye gönderdiğimiz 37 bin tona varan insani yardımlara, küresel ölçekte yürüttüğümüz tüm diplomatik temaslara refakatçileri dahil 900’den fazla Gazzeli hastayı ülkemize getirmemize rağmen bunun mahcubiyetini iç dünyamızda halen yaşıyoruz. Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail’in soykırımı önlemesi yönünde aldığı ihtiyati tedbir kararı apaçık ortadayken Netanyahu yönetimi işgal, yıkım ve katliam politikalarını dün olduğu gibi pervasızca sürdürebiliyor. İsrail’e ilk günden beri koşulsuz destek veren Batılı güçler ise ‘tazıya tut, tavşana kaç’ diyen ikiyüzlü politikalarıyla dökülen kana ortak oldular.”
1967 SINIRLARI TEMELİNDE FİLİSTİN DEVLETİ ÇAĞRISI
Sözler eylemle desteklenmedikçe ne Filistin’deki zulmü durdurmanın ne de uluslararası sisteme güveni yeniden inşa etmenin mümkün olmadığına işaret eden Erdoğan, “Uluslararası toplum Filistin halkına borcunu ancak Filistin Devleti’nin kurulmasıyla ödeyebilir. Bunun için 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü haiz Filistin Devleti’nin teşekkülü sağlanmalı. Bu maksatla garantörlüğü de içerecek şekilde sorumluluk almaya Türkiye olarak hazır olduğumuzu belirttik. Gelecekte de Filistinli kardeşlerimize gereken desteği verecek, Gazze’nin yeniden toparlanmasına da elimizden gelen katkıyı sağlayacağız. Buradan bir kez daha uluslararası toplumu Gazze’ye ve Filistin davasına samimiyetle sahip çıkmaya davet ediyorum. Dünyanın dört bir yanında, hemen her hafta meydanları dolduran, zulmü lanetleyen, tüm baskılara rağmen gerçekleri cesaretle dile getiren tüm Filistin dostlarına şükranlarımı sunuyorum. Formumuzun bir daha benzer katliamların yaşanmaması için neler yapabileceğimiz noktasında verimli tartışmalara vesile olmasını diliyorum” dedi.
“DÜNYA BEŞTEN BÜYÜKTÜR”
Dünyadaki olumsuzluklara rağmen Türkiye Yüzyılı hedefleri doğrultusunda kararlılıkla ilerlediklerini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
* “Balkanlar’ı bölgesel sahiplenme ve birliğin temeli, barış, istikrar ve refahın hakim olduğu bir coğrafya olarak görüyoruz. Kıbrıs Türk halkının müktesep hakları olan egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescili için çabalarımızı yoğunlaştırdık. Orta Asya’daki kardeşlerimizle ekonomiden enerjiye, eğitimden kültüre, ulaşımdan savunma sanayine iş birliğimizi güçlendiriyoruz. Türk Devletleri Teşkilatımız aracılığıyla Türk dünyasının birlikte daha güçlü kılınmasına yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Karabağ’ın 30 yıllık işgalinin sona ermesiyle Ermenistan’la başlattığımız normalleşme sürecini Azerbaycan’la yakın eş güdüm içerisinde sürdürmeye devam ediyoruz. Köklü bağlarımızın olduğu Afrika kıtasıyla ve Latin Amerika ülkeleriyle iş birliğimizi karşılıklı saygı temelinde inşallah daha da ilerleteceğiz. Dünya beşten büyüktür. Ve daha adil dünya mümkün şiarından çalışmaktan geri durmayacağız.”
FİDAN: DİPLOMASİYE DUYULAN İHTİYAÇ DEĞİŞMEDİ
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise bu yıl üçüncüsü düzenlenen ADF’nin, çoğulculuğu ve gerçek sorunları öne çıkarmasıyla diplomaside önemli bir marka ve fikir platformu haline geldiğini söyledi. Bakan Fidan, diplomasiye duyulan ihtiyacın değişmediğine vurgu yaparak, “Ekonomiden güvenliğe, teknolojiden enerjiye, ulaştırmadan kültüre pek çok alan diplomasinin asli konusu haline gelmiş durumdadır. Çok kutuplu bir uluslararası sistem daha belirgin hale gelirken, kaba kuvvet üzerinden sonuç değiştirme pratikleri giderek öne çıkıyor. Afrika’dan Amerika’ya, Avrupa’dan Asya ve Orta Doğu’ya egemenlik, refah ve güvenlik arayışının uzlaşıyla çözülmesine ihtiyaç daha da artıyor. İşte bu nedenle bu yılki Antalya’daki forumun başlığını ‘Krizler Döneminde Diplomasiyi Öne Çıkarmak’ olarak yeniledik” dedi.
“MEVCUT ULUSLARARASI DÜZEN BARIŞ ÜRETEMİYOR”
Mevcut uluslararası düzenin barış üretemediğini söyleyen Bakan Fidan, istikrar, adalet ve eşitlik üretmediğini, uluslararası sistemin giderek zayıfladığını, bu uluslararası düzende adaletsizliklerin her alanda devam ettiğini kaydetti. Fidan, “Bu kötü gidişatı gören ve küresel adalet için sesini yükselten ilkeli ülkeler de var. Adalet bizim geleneğimizde çok özel yeri olan bir yapıdır. Türkiye sorunların çözümüne her daim yapıcı katkı sağlamakta, krizler ve çatışmalar karşısında ilkeli, etkin bir tutum sergilemektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yıllardır uygulamakta olduğumuz dış politikamız yakın coğrafyamızdan başlamak suretiyle barış, istikrar, refah kuşağı teşrif etmeyi hedeflemektedir” diye konuştu.
“KÜRESEL VİCDAN ATEŞKES İSTİYOR”
Uluslararası sistemin etkinlik ve meşruiyetini yitirdiğini, beraberinde daha fazla şiddet ve vahşet getirdiğini vurgulayan Hakan Fidan, şu ifadeleri kullandı:
* “Bu nedenle kaybedecek zamanımız yok. Diplomasiye hemen şimdi ihtiyacımız var. Gazze’de yaşananlar uluslararası sistemin meşruiyet krizinin en açılmış halidir. Gazze’nin fotoğrafı, uluslararası sistemin, ikiyüzlülüğün ortaya çıktığı bir felaket anıdır. Bugün artık katliamın suç ortaklığını taşıyamadığı için kendini yakan Amerikalı askerin duruşu, uluslararası sistemin meşruiyet krizinin örtülemez işaretidir. Görüyoruz ki Batı’nın onurlu insanları da bu vahşete artık kayıtsız kalmıyor. Küresel vicdan ateşkes istiyor. İslam dünyası ayakta, küresel vicdan ayakta, Batı’nın vicdanlı insanları ayakta, insani değerlere sahip çıkan herkes Gazze’deki katliamın durmasını istiyor. Ancak katliamın failleri bu haykırışa kör ve sağır.”
Gazze halkına yönelik şiddete ivedilikle son verilmesi amacıyla krizin ilk gününden itibaren her seviyede ilişkilerin başlatıldığını anlatan Bakan Fidan, “Bölge ülkeleriyle birlikte garantörlük dahil sorumluluk işlenmeye hazır olduğumuzu krizin başından bu yana dile getirmekteyiz. Gazze Temas Grubu olarak bugünkü forumda da alternatif çözüm yollarının ne olabileceğini ve akan kanın nasıl durdurulacağını tartışacağız” diye konuştu.
Uluslararası ilişkilerdeki krizlerin bir diğer yansımasının da üçüncü yılına giren Rusya- Ukrayna Savaşı olduğuna dikkati çeken Fidan, “Savaşın geldiği aşamada tarafları bir araya getirmenin yollarını ciddi biçimde aramamız gerekiyor. Barış müzakerelerini kolaylaştırmak için her türlü çabayı sergilemeye dün olduğu gibi bugün de hazırız. Aynı zamanda Karadeniz’den seyrüsefer güvenliğini yeniden tesis etmek ve tahıl ticaretinin güvenli şekilde yapılmasını temin etmek amacıyla çalışmalarımızı sürdürmekteyiz” dedi.